Yoksa siz hala Sanrısal Bozukluğu tasvir etmede sinemanın en etkili filmlerinden biri olan Seviyor, Sevmiyor’u (He loves me, he loves me not) izlemediniz mi?
Kendisine huzur veren bir sevgilisi, harika bir hayatı olan, hayatını sanata adamış genç bir sanatçı olan Angelique için tek sorun sevgilisinin evli olmasıdır. Sevgilisi bir taraftan boşanacağına dair sözler verirken, diğer taraftansa hiçbir çaba göstermemektedir.
Adamın bakış açısından bakıldığında ise yaşanan bu durum büsbütün farklıdır.
Şaşırmaya hazır olun! 🙂

Spoiler alert!! 🙂
Filmi ilk önce Angelique’in gözünden izliyor, Loic’le aralarındaki aşka şahitlik ediyoruz derken filmin yarısına gelindiğinde film başa sarıyor! Bu defa Angelique’ın varlığından hemen hemen habersiz olan doktorun bakış açısıyla bakıyoruz biraz önce izlediğimiz sahnelere. Angelique’in olayları nasıl algıladığını, gerçekliği nasıl yorumladığını görmüş oluyoruz. Sanrılarına şahitlik ediyoruz.
Angelique’in çalışması, evinin geçimini sağlaması, yaşamını devam ettirebilmesi, ilişki kurabilmesi gibi iş, kişilerarası ilişkiler, kendine bakım gibi alanlarda işlevselliğini koruduğunu görüyoruz. Diğer taraftan iki kişiyi öldürmeye teşebbüs etmesiyle psikiyatrik bozukluğa sahip kişilerin şiddet eğilimli olduğu klişesi burada da karşımıza çıkıyor.
Gerçekliğin ve sanrısal bozukluğa sahip bir kişinin onu algılamasının farkını bize çok net gösteren bu filmi hala izlemediyseniz mutlaka izlemelisiniz! 🙂
Filmde Sanrılı Bozukluğun hangi türüyle karşılaşmaktayız?
A. Erotomani
B. Perseküsyon
C. Grandiyöz
D. Somatik
Wedding, D., & Niemiec R. M. (2016). Sinema ve akıl sağlığı : psikopatolojileri anlamak için filmlerden yararlanmak. Kaknüs Yayınları.
Yazar: Sümeyra Hafızoğlu